16 Temmuz 2014 Çarşamba

Eko-şehirler ekolojik krizin çözümü olabilir mi?



Hem doğal hem de sosyal ekoloji bakımından sürdürülebilirliği olmayan şehirler, dünyanın her yerinde benzer sorunlarla mücadele ediyor. Aşırı nüfus yığılmasıyla temiz hava ve su kaynaklarına ve güvenli gıdaya ulaşma olanaklarının tükenmesi, ulaşımın ve enerjinin fosil yakıtlarla sağlanması sonucu, hava kirliliğinin ve küresel ısınmaya yol açan sera gazlarının artması... İnsan ilişkilerinin yabancılaşma, ayrımcılık ve rekabetten kaynaklanan çatışmalarla sorunlu hale gelmesi, şiddetin ve zihinsel rahatsızlıkların yükselmesi...

Tüm bu sorunların karşısında bazı çevrecilerin tepkisi, şehirden kırsala kaçışı bir çözüm olarak öne sürmek oluyor. Organik tarıma ve doğal çevreye mümkün olduğu kadar az (?) zarar vererek yaşamaya ilişkin etkinliklerin yürütüldüğü köy ölçeğinde yerleşimlerde örgütlenmiş sınırlı sayıda, seçilmiş kişilerden oluşan cemaatler halinde yaşamak... Bu gibi romantik fantaziler, köy ve cemaat hayatını pembe gözlüklerle gören, şehirde yaşamaya alıştığı için şehrin eğitim, sağlık ve sosyal hayata ilişkin olanaklarını kanıksamış kişilerin kaçış planları olmaktan çıkıp, daha geniş bir bakış açısıyla, daha fazla kişinin refahı için çözüm önerisine dönüşemiyor. Şehir nüfusunu oluşturan geniş yığınların kırsala dönüp ekoköylerde yaşamaya karar verdiğini varsaydığımızda, bunun zaten sınırlı ölçekteki yaban hayatın sonunu getireceğini öngörmek zor değil.

Öyleyse hem şehrin, hem de kırsal yaşamın en iyi yönlerini birleştiren yaşam alanları kurulabilir mi? Eko-şehir, böyle yaşam alanlarına verilen isim. Temel özellikleri, aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Kendine yeterli ekonomi ve yerel kaynaklara dayalılık
  • Karbon salınımını azaltan yenilenebilir enerji kullanımı
  • İyi planlanmış yolların ve yapıların yeraldığı, sırasıyla yürümeye ya da engelli bireylerin ulaşımına, bisiklet kullanımına ve toplu taşıtlara öncelik veren toplu ulaşım sistemi.
  • Suyun ve enerji kaynaklarının verimli kullanımına, atıkların geri dönüşümüyle sıfır atık yaratmaya olanak sağlayan kaynak yönetimi.
  • Çevresel yıkıma uğramış alanların restorasyonunu sağlama.
  • Bütün sosyo-ekonomik ve etnik gruplar için yaşanabilir ve erişilebilir konut güvencesi ve kadınlar, azınlıklar ve engelliler için yaşam olanaklarının artırılması
  • Yerel tarımsal üretim yapılması
  • Yaşam biçimleri bakımından gönüllü sadeliği destekleyen, tüketimi azaltıcı ve ekolojik sürdürülebilirlik bilincini geliştiren ortam.

Günümüzde eski tip, ekolojik olmayan şehirlerin bu sayılan ölçütlere uyum sağlamak için dönüştürülmesi olanaksız gibi görünebilir. Ancak Çin, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Avrupa’nın birçok ülkesinde eko-şehir ve eko-mimari uygulamaları hayata geçirilmeye başlandı bile. Özellikle Çin, dünya nüfusunun yedide birini oluşturan nüfusu ve Pekin gibi ekolojik felaket haline gelen şehirleriyle, sorunlarının çözümü için gelecek 10 yıl içinde eko-şehirler kurup 250 milyon kişiyi yerleştirmeyi planlıyor.

Ancak eko-şehir uygulamalarının, Birleşik Arap Emirliklerinde halen inşa edilmekte olan Masdar Kentiyle ilgili kuşkularını dile getiren Nicolai Ouroussoff’un söylediği gibi, sadece ayrıcalıklı seçkinlerin yaşadığı korunaklı yaşam alanlarına dönüşme riski taşıdığını gözardı etmemek gerekiyor. Çoğunluğun refahını gözeten bir politik hareketin girişimiyle yapılmazsa, eko-şehir adı altında yapılandırılan yerleşimler, ekolojik sürdürülebilirliği olmayan biçimsiz gettoların çevrelediği korunaklı kalelere dönüşebilir. Bunun dışında var olan şehirlerin eko-şehir ölçütlerine uygun duruma getirilmesi için kaynak ayırmak, yeni şehirler kurma seçeneğine kıyasla daha fazla canlı varlığın yararına olur.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ve Başbakanın “Türkiye’nin ilk ekolojik şehri Ankara’da kurulacak” sözleriyle dile getirdiği, medyada çok az yer bulan habere bakılırsa, Türkiye de yükselen eko-şehir “trendini” yakalamaya hevesli görünüyor. Ancak yönetimde olan politik görüşün, Ouroussoff’un dikkat çektiği “korunaklı yerleşim” ya da “site” anlayışının dışına çıkan bir yaşam alanının yapımına imza atması çok olanaklı görünmüyor.