7 Ocak 2012 Cumartesi

ANTİK FELSEFEDE UYGULAMA VE DOĞU ÖĞRETİLERİYLE KARŞILAŞTIRILMASI



Uygulama
Uygulama, bir dünya görüşüne ya da düşünce sistemine uygun olarak belirli bir yaşayış, davranış ve hareket tarzını benimsemek ve böylece o dünya görüşünü ya da düşünce sistemini hayata yansıtmak anlamında kullanılmaktadır. Bu amaçla benimsenen yaşama biçimleri, davranışlar, sürdürülen alışkanlıklar, geleneksel ya da törensel her türlü edimler, eylemler, hareketler uygulamanın bir parçasıdır.



Yaşayış Tarzı ve “Tinsel Egzersiz” Olarak Uygulama

Felsefe tarihçisi ve filozof Pierre Hadot, ilkçağda Antik Yunan ve Romalı filozofların sadece bazı teoriler ve düşünce sistemleri kurmakla kalmayıp, felsefeyi hayata uygulanacak bir çalışma ya da “egzersiz” alanı olarak gördüklerini söylüyor. Antik filozofların temel amaçları, bireyin bu dünyayı algılayış ve oluş tarzını dönüştürerek mutluluğu bulmasını sağlamaktı (Hadot, 1995, s. 83).

Tinsel Egzersizler

Hadot, “Bir Yaşam Biçimi Olarak Felsefe: Sokrates'ten Foucault'ya tinsel Egzersizler” adlı kitabında incelediği “tinsel egzersiz” kavramını “egzersizleri uygulayan öznede bir değişim ve dönüşüm yaratacak uygulamalar” olarak tanımlıyor.
Antik Yunan'da uygulanan tinsel egzersiz geleneği, Hristiyan geleneğinde de, Ignatio of Loyola'nın “Exercitia Spiritiualia” adlı kitabında da görüleceği gibi, bir ölçüde sürdürüldü.
Philo of Alexandria bu egzersizlerin bir listesini veriyor ve günümüzde felsefe çalışanların kullanmaya devam ettikleri okuma, dinleme, araştırma gibi etkinliklerin yanında dikkat-farkındalık (prosoche), meditasyon ve kendine hakimiyet (enkrateia) egzersizleri dikkat çekiyor.
Dikkat-farkındalık (prosoche), karar verme yeteneğini hiç bir zaman yitirmemek için gerekli görülüyordu. Stoacıların etik ilkelere uygun bir hayat sürebilmek için kabul ettiği temel ilke, değiştirmeyi başarabileceğimiz şeyler olan görüşlerimiz, dürtülerimiz, arzuladıklarımız ve kaçındıklarımız gibi irademize bağlı şeylerle, bedensellik, sahip olduklarımız, itibarımız gibi sadece bireysel irademize bağlı olmayan şeyleri birbirinden ayırdedebilmekti (Epictetus, The Encheiridion – El kitabı). Bu ilkeyi gündelik hayatta uygulayabilmek için, nelerin sadece bizim eylemlerimize bağlı olduğuna karar verebilmek gerekliydi. Bunun için de şimdi ve burada olana dikkat etmek ve odaklanmak gerekiyordu. Bu, filozofun her davranışını bilinçli olarak yapması, kendi kendinin bilincinde olması anlamına geliyordu (Hadot 1995, s. 84-85). Gerçekten de Marcus Aurelius “Düşünceler” adlı kitabında, her an ölmemiz mümkün olduğu için, insanın hayatındaki her hareketini sanki ölmeden önceki son hareketi gibi yapmasını öğütlüyor. Aynı zamanda, başkalarının zihninde neler olup bittiğini merak etmek yerine, kendi zihnimizi gözlemlemenin, mutsuz olmamızı engelleyeceğini söylüyor. Ayrıca, ona göre şimdiki zaman, bir insanın sahip olduğu tek zamandır, çünkü geçmiş ve geleceği sadece eylemlerimizle değiştirmek elimizde değildir (Thoughts of Marcus Aurelius, II. Kitap, 5. 8. 11. ve 14. Bölüm).
Stoacılar, premeditatio malorum egzersiziyle yoksulluk, hastalık, ölüm gibi hayatta karşımıza çıkabilecek acı verici, ancak elimizde olmayan durumları, bunlar sanki başımıza gelmiş gibi hayal etme egzersizleri yapıyordu. Kendine hakimiyet ise öfke, hırs, kıskançlık, nefret gibi zihinsel durumlara dikkat ederek bunların etkisinden kurtulabilmek için küçük adımlar atma yoluyla alışkanlıklar geliştirmeyi gerektiriyordu (Hadot 1995, s. 85).
Stoiklerin uyguladığı tinsel egzersizlerden biri, salt eylemlerimizle değiştiremeyeceğimiz için kayıtsız kalmamız gereken şeyleri, tüm değer yargılarından soyutlayarak, tarafsız bir gözle görmek ve tanımlamak, bu tanımlamaları yazılı olarak ifade etmekti. Hadot Marcus Aurelius’un meditasyonlar adlı eserinden bazı bölümlerin böyle bir egzersizin ürünü olduğunu söylüyor (Hadot 1995, s. 14-15).
Antik filozofların diğer uygulamaları, bir konuya yoğunlaşarak derin düşünme, kendi kendine diyalog, bilincin incelenmesi, dünyanın yukarıdan görünümünü gözünde canlandırma gibi hayalde canlandırma egzersizleri ve kişinin gündelik hayattaki davranışlarını ve hareketlerini düzenlemeye yönelik uygulamalardı.

Tinsel Egzersizler, Makinadaki Hayalet ve Doğu Öğretileri

Pierre Hadot’nun incelediği “tinsel egzersizler”, genel olarak değerlendirildiğinde, ağırlıklı olarak düşünsel ya da entellektüel egzersizler olarak görülebilir. Hinduizm, Budizm, Taoizm gibi öğretilerde de hayalde canlandırma ve derinlemesine analitik düşünmeye ilişkin benzer egzersizlere (meditasyonlara) rastlıyoruz. Ancak çok önemli bir farklılık, Batı tarzı tinsel egzersizlerin, Antik Yunandan beri sürdürülen anlayışa göre zihinden ya da ruhtan ve onlara ait olan (düşünme, duygulanma gibi) tinsel etkinliklerden kesinlikle ayrı tutulan bedenselliği dikkate almamasıdır. Bedeni beş duyumuzla algılayabildiğimiz, ölümlü, maddi bir varlık olarak tanımlayan ve ölümsüz, maddi gerçekliği aşmaya yetkin olan ruhtan ya da zihinden ayrı ve hatta ona karşıt bir varlık alanı olarak tanımlayan anlayış, Antik Yunan felsefesinden başlayarak Batı felsefesinde egemen olmuştur. Örneğin Stoacılara göre, bu şekilde tanımlanan bedensellik, salt bireysel irademize bağlı değildir, bu yüzden tümüyle kontrolümüz altında olamaz. Descartes’te karşımıza çıkan “Kartezyen” ikici anlayış da, insan varlığını adeta duyarsız ve değersiz bir makina olan beden ve onun içinde bir noktaya sığınmış bir ruh ikiliği içinde, yani Gilbert Ryle'ın “Concept of Mind” (1949) adlı kitabında yaptığı tanımlamayla “makinadaki hayalet” olarak şematize ediyor. Bu düşünce tarzı, yukarıda belirtilen şekilde tanımlanan bedenselliğe kayıtsız kalmayı ya da daha az değer yüklemeyi gerektiriyor.
İkici (dualist, sanskritçe dvaita) olmayan Hindu, Taoist ya da Budist öğretilerde ise, beden ve ruh gibi kesin çizgilerle ayrılan iki ayrı/karşıt varlık alanı tanımlanmaz. İnsan varlığı çok katmanlı ve farklı katmanların iç içe geçtiği bir bütündür. İnsan bedeni, çakra adı verilen belirli “enerji” (Sanskritçe prana, Çince chi, Tibetçe lung) merkezleri içerir. Prana ya da chi’nin niteliğini ve çakralarda dolaşımını belirli uygulama yöntemlerini öğrenerek irademizle kontrol edebiliriz. Bu kontrol etme yetisi sayesinde düşünce, duygu durumlarımızı ve giderek kişiliğimiz haline gelmiş öfke, heyecan, hırs ve kaygıya ilişkin yapılanmalarımızı değiştirebiliriz. Söz konusu uygulama yöntemleri, belirli bedensel duruşları ya da hareketleri, belirli bir şekilde nefes alıp vermeyi ve sesli egzersizleri (mantralar) içerir. Antik felsefe okullarında bunlara benzer yöntemlere ilişkin kayıtlara rastlamıyoruz. Stoacıların, Hristiyanların ve benzer anlayışların “bedensellik” kategorisi altında kayıtsız kalmayı ve giderek zorla baskılamayı ve gözardı etmeyi öngördüğü insan varlığının bir kısmı, yakın zamanlara kadar Batı felsefesinde ya da tinselliğinde tam olarak karşılığını bulamamıştır.
Bedenselliğin Batı felsefesinde dolaylı olarak konu edildiği alan etikten ibarettir ve burada erdemli – erdemsiz, yapılması – yapılmaması gereken davranışlar üzerine oluşturulan geniş bir literatürle karşı karşıyayız. Ancak etiğin hayata yansıması, filozofların ve öğrencilerinin düşündükleri gibi yaşaması ne kadar mümkün olmuştur? Antik Yunan filozoflarında, düşündüğü gibi yaşamaya ve felsefeyi yaşama sanatını öğrenme olarak tanımlamaya yönelik eğilim, Hadot’nun da söylediği gibi Kilisenin ortaya çıkışından sonra yavaş yavaş kaybolmuş ve günümüze kadar, felsefe bir tefsir etkinliği (exegesis), skolastik bir çalışma haline gelmiş, yaşama sanatıyla okullarda öğretilen sözde “bilgelik” arasındaki uçurum giderek büyümüştür.. Bugün laik eğitim sistemi yerleşmiş olsa da üniversitelerdeki felsefe eğitimi hala “tefsir”den yani otorite olarak kabul edilen filozofların eserleri üzerine yapılan yorumlar ve açıklamalardan oluşan karakterini hala koruyor. Vaaz vermek uygulamadan, söylem eylemden daha önemli. Bu durumun ortaya çıkmasında Batı felsefesindeki zihin-madde (beden) ayrımına ilişkin ikici anlayışın rol oynadığını söyleyebiliriz.




Kaynakça
1- The Encyclopedia of Eastern Philosophy and Religion, ed. Stephan Schuhmacher, Gert Woerner, Shambhala Boston, 1989 s. 130-131, 429
2- Philosophy as a way of life: spiritual exercises from Socrates to Foucault
 Yazar: Pierre Hadot,Arnold Ira Davidson Blackwell Publishing, 1995.
3- http://en.wikipedia.org/wiki/Pierre_Hadot
4- The Project Gutenberg EBook of Thoughts of Marcus Aurelius Antoninus
by Marcus Aurelius Antoninus, Translator: George Long