16 Ocak 2013 Çarşamba

LAO TZU’NUN İÇTENLİĞİ

Lao-Tzu sürgüne giderken Tao Te Ching kitabının yazılışına dair efsane – Bertolt Brecht

Yaşı yetmişi bulup yorulunca usta
huzurlu bir köşeye çekilme zamanı gelmişti
Ülkesinde iyinin gücü yine azalınca
Kötülük yeniden güçlenmişti
O da ayakkabısını giydi

Fazla değil, bir kaç gerekli şey aldı yanına,
yükte hafif, pahada ağır.
Hep okuduğu kitap, geceleri tüttürdüğü çubukla,
ekmek, yolda yetecek kadar.

Vadisine hayranlıkla baktı ve unuttu
döner dönmez dağ yoluna
Öküzü taze çimenleri afiyetle çiğniyordu
ustayı taşırken sırtında
memnun, acelesi olmayınca.

Dört gün sürdü yolculuk, sınıra geldiler
Gümrük memuru karşılarına dikildi.
“Var mı değerli şeyler?”
Öküzü süren çocuk “Kendisi öğretmendi,” dedi.
Yani yoktu hiç bir şeyi.

Gümrükçünün keyfi yerinde,
tekrar sordu: “Ne bilirdi peki?”
Çocuk cevap verdi: “Sakin ve yumuşak suyun zaman içinde
sert kayaları nasıl aşındırdığını öğrendi.
Yani sertliğin yenildiğini…”

Sonra çocuk çekiştirdi öküzün yularını
Acele etmeliydi, akşam oluyordu.
uzaklaşırlarken geçip göknar ağacını
Gümrükçü birden huzursuz oldu,
seslendi: “Heeey! Durun!”

“Ne demiştiniz su hakkında?”
Usta durdu: “Merak mı ettin?”
Adam cevap verdi: “Önemli biri değilim ama
kim kimi yener madem bilirsin
söyle o zaman, ne öğrendin.”

“Ya da yaz, çocuğa yazdır en iyisi.
Sen gidersen kimden öğreniriz? 
Ben veririm mürekkebi, kalemi.
Evim şurası, yemeği birlikte yeriz.
Anlaştık mı? Gelin hadi!”

Usta dönüp adama baktı.
Kazananlardan değildi karşısındaki
Gömleği eski, ayakları çıplak, buruşuk alnı …
Yavaşça “Sen de mi?” dedi.

Dostça bir ricayı geri çevirmek
Yaşlı kalbine göre değildi.
Usta dedi ki “Soru sorana cevap vermek gerek.”
Çocuk ekledi: “Üstelik hava da serinledi.”
“Öyleyse, burada mola vermeli.”

Zar zor indi öküzden
Yedi gün boyunca yazdılar
Gümrükçü onlara yemek getirirken
bu hoşgörüye şaşırmıştı kaçakçılar
sonunda bitti yazılacaklar

Çocuk bir sabah erken, yazdıklarını verdi –
seksen bir deyişti tamı tamına
İkisi de adama teşekkür etti
Göknarı geçip tırmandılar taşlı yola
Bu devirde kim böyle dostça davranır insana?

Ama sadece adı kitapta açıkça yazılı
Lao Tzu’ya gitmesin övgüler
Çünkü bilgenin hikmeti açığa çıkarılmalı
bu yüzden gümrükçü de övgüyü hakeder
onun çağrısı da saygıya değer.


Lao Tzu’nun Tao Te Ching’i yazdığı zaman, bir öğretmen olarak hizmet ettiği Zhou krallığının yıkıldığı, eski değerlerin geçersizleştiği, Konfüçyüsçü ahlakçılığın etkisiz kaldığı bir çözülme dönemiydi. Kendisinin Tao Te Ching’i sürgün yolunda ülke sınırını geçerken bir gümrükçünün isteği üzerine yazdığına ilişkin efsane, şair ve oyun yazarı Bertolt Brecht’e esin kaynağı olmuş.
Lao Tse’nin yaşadığı dönemde geçerli olan Konfüçyüsçü ahlakçılık, ona göre çözülme devrinin bir yansımasıydı. Konfüçyüsçü ahlak anlayışına uyan kişiler, kendiliğinden, içten gelen bir eylemle başkalarının haklarını gözeten ve dostça davranış şeklini benimseyemiyor, yapay bir “erdemli olma” ideolojisi ile hareket ediyorlardı. (Benzer bir ideolojiyi Helenistik dönem filozoflarında da görüyoruz.) Tao Te Ching’in 18 ve 19. deyişlerinde, “yolunu şaşıranların” görev, erdem, kutsallık gibi kavramlara sığındığı, duygusal ve düşünsel bakımdan karşılıklı anlayışa dayalı ilişkiler bozulunca, özellikle (ataerkil) aileye sadakat ve saygı kavramlarının ortaya çıktığı, halkların yozlaşma ve çöküş içinde yaşadığı zamanlarda milliyetçilik ve vatanseverliğin icad edildiği dile getirilir.
Gerçekten de bu tür kavramlar kendi zıtlarının varlığına gönderme yapmadan düşünülemez ve anlaşılamaz. Bir arada yaşamanın temelleri yavaş yavaş ortadan kalkıyorsa, insanlar arasında anlayışsızlık, hak tanımazlık, bencillik ve aldatma hüküm sürer. O zaman Konfüçyüsçüler gibi ahlakçılar çıkıp görev ve ödevlerden, dürüstlük ve hakkaniyetten sözetmeye başlarlar. Ancak sözü edilen “dürüst” ve başkalarına karşı görevlerini yerine getirmeye yönelik eylem biçimleri, içtenlik taşımadığı için kendiliğinden değil zorlama olarak yapılan, göstermelik eylemler olarak kalırlar.
Ataerkil aile ve toplum düzeni içinde baskıcı, bencil ve ötekini anlamayan ana-baba-evlat ya da üst-ast ilişkileri gözardı edilirse Konfüçyüsçülerin sözettiği “saygı” dan ne kastedildiği tam olarak anlaşılamaz. Bu saygı anlayışında bir çatışma ve ötekileştirme, aynı zamanda da ikiyüzlülük gizlidir.
“Alçakların son sığınağı milliyetçiliktir.” diyen Bernard Shaw’dan yüzyıllar önce, milliyetçiliğin hangi koşullarda ortaya çıktığını dile getiren Tao Te Ching’i doğrulayacak pek çok örneği tarihte bulmak mümkün.
Tao Te Ching’in yazılışı, tarih bilimi bakımından tek kişiye mal edilemez. Ancak yukarıda anlatılan öykü, her ne kadar bir efsane olsa da, gerçeklik payı taşır. Bu öyküde dikkate değer olansa, bildiğini kendine saklamayan ustanın, sürgüne gitmekte olsa da ardında kalan, bilme isteği taşıyanları düşünüp Tao Te Ching’i yazması. Bu, Walter Benjamin’in de konuyla ilgili yazısında değindiği gibi, içten gelen bir dostça davranış ve diğerkamlık örneği.