Uygulama
Uygulama,
bir dünya görüşüne ya da düşünce sistemine uygun olarak
belirli bir yaşayış, davranış ve hareket tarzını benimsemek ve
böylece o dünya görüşünü ya da düşünce sistemini hayata
yansıtmak anlamında kullanılmaktadır. Bu amaçla benimsenen
yaşama biçimleri, davranışlar, sürdürülen alışkanlıklar,
geleneksel ya da törensel her türlü edimler, eylemler, hareketler
uygulamanın bir parçasıdır.
Yaşayış
Tarzı ve “Tinsel Egzersiz” Olarak Uygulama
Felsefe
tarihçisi ve filozof Pierre Hadot,
ilkçağda Antik Yunan ve Romalı filozofların sadece bazı teoriler
ve düşünce sistemleri kurmakla kalmayıp, felsefeyi hayata
uygulanacak bir çalışma ya da “egzersiz” alanı olarak
gördüklerini söylüyor. Antik filozofların temel amaçları,
bireyin bu dünyayı algılayış ve oluş tarzını dönüştürerek
mutluluğu bulmasını sağlamaktı (Hadot, 1995, s. 83).
Tinsel
Egzersizler
Hadot,
“Bir Yaşam Biçimi Olarak Felsefe: Sokrates'ten Foucault'ya tinsel
Egzersizler” adlı kitabında incelediği “tinsel egzersiz”
kavramını “egzersizleri uygulayan öznede bir değişim ve
dönüşüm yaratacak uygulamalar” olarak tanımlıyor.
Antik
Yunan'da uygulanan
tinsel egzersiz geleneği, Hristiyan geleneğinde de, Ignatio of
Loyola'nın “Exercitia Spiritiualia” adlı kitabında da
görüleceği gibi, bir ölçüde sürdürüldü.
Philo
of Alexandria bu egzersizlerin bir listesini veriyor ve günümüzde
felsefe çalışanların kullanmaya devam ettikleri okuma, dinleme,
araştırma gibi etkinliklerin yanında dikkat-farkındalık
(prosoche),
meditasyon
ve
kendine
hakimiyet (enkrateia)
egzersizleri
dikkat çekiyor.
Dikkat-farkındalık
(prosoche),
karar
verme yeteneğini hiç bir zaman yitirmemek için gerekli
görülüyordu. Stoacıların etik ilkelere uygun bir hayat
sürebilmek için kabul ettiği temel ilke, değiştirmeyi
başarabileceğimiz şeyler olan görüşlerimiz, dürtülerimiz,
arzuladıklarımız ve kaçındıklarımız gibi irademize bağlı
şeylerle, bedensellik, sahip olduklarımız, itibarımız gibi
sadece bireysel irademize bağlı olmayan şeyleri birbirinden
ayırdedebilmekti (Epictetus, The Encheiridion – El kitabı). Bu
ilkeyi gündelik hayatta uygulayabilmek için, nelerin sadece bizim
eylemlerimize bağlı olduğuna karar verebilmek gerekliydi. Bunun
için de şimdi ve burada olana dikkat etmek ve odaklanmak
gerekiyordu. Bu, filozofun her davranışını bilinçli olarak
yapması, kendi kendinin bilincinde olması anlamına geliyordu
(Hadot 1995, s. 84-85). Gerçekten de Marcus Aurelius “Düşünceler”
adlı kitabında, her an ölmemiz mümkün olduğu için, insanın
hayatındaki her hareketini sanki ölmeden önceki son hareketi gibi
yapmasını öğütlüyor. Aynı zamanda, başkalarının zihninde
neler olup bittiğini merak etmek yerine, kendi zihnimizi
gözlemlemenin, mutsuz olmamızı engelleyeceğini söylüyor.
Ayrıca, ona göre şimdiki zaman, bir insanın sahip olduğu tek
zamandır, çünkü geçmiş ve geleceği sadece eylemlerimizle
değiştirmek elimizde değildir (Thoughts of Marcus Aurelius, II.
Kitap, 5. 8. 11. ve 14. Bölüm).
Stoacılar,
premeditatio malorum
egzersiziyle
yoksulluk, hastalık, ölüm gibi hayatta karşımıza çıkabilecek
acı verici, ancak elimizde olmayan durumları, bunlar sanki başımıza
gelmiş gibi hayal etme egzersizleri yapıyordu. Kendine hakimiyet
ise öfke, hırs, kıskançlık, nefret gibi zihinsel durumlara
dikkat ederek bunların etkisinden kurtulabilmek için küçük
adımlar atma yoluyla alışkanlıklar geliştirmeyi gerektiriyordu
(Hadot 1995, s. 85).
Stoiklerin
uyguladığı tinsel egzersizlerden biri, salt eylemlerimizle
değiştiremeyeceğimiz için kayıtsız kalmamız gereken şeyleri,
tüm değer yargılarından soyutlayarak, tarafsız bir gözle görmek
ve tanımlamak, bu tanımlamaları yazılı olarak ifade etmekti.
Hadot Marcus Aurelius’un meditasyonlar adlı eserinden bazı
bölümlerin böyle bir egzersizin ürünü olduğunu söylüyor
(Hadot 1995, s. 14-15).
Antik
filozofların diğer uygulamaları, bir konuya yoğunlaşarak derin
düşünme, kendi kendine diyalog, bilincin incelenmesi, dünyanın
yukarıdan görünümünü gözünde canlandırma gibi hayalde
canlandırma egzersizleri ve kişinin gündelik hayattaki
davranışlarını ve hareketlerini düzenlemeye yönelik
uygulamalardı.
Tinsel
Egzersizler,
Makinadaki
Hayalet ve Doğu Öğretileri
Pierre
Hadot’nun incelediği “tinsel egzersizler”, genel olarak
değerlendirildiğinde, ağırlıklı olarak düşünsel ya da
entellektüel egzersizler olarak görülebilir. Hinduizm, Budizm,
Taoizm gibi öğretilerde de hayalde canlandırma ve derinlemesine
analitik düşünmeye ilişkin benzer egzersizlere (meditasyonlara)
rastlıyoruz. Ancak çok önemli bir farklılık, Batı tarzı tinsel
egzersizlerin, Antik Yunandan beri sürdürülen anlayışa göre
zihinden ya da ruhtan ve onlara ait olan (düşünme, duygulanma
gibi) tinsel etkinliklerden kesinlikle ayrı tutulan bedenselliği
dikkate almamasıdır. Bedeni beş duyumuzla algılayabildiğimiz,
ölümlü, maddi bir varlık olarak tanımlayan ve ölümsüz, maddi
gerçekliği aşmaya yetkin olan ruhtan ya da zihinden ayrı ve hatta
ona karşıt bir varlık alanı olarak tanımlayan anlayış, Antik
Yunan felsefesinden başlayarak Batı felsefesinde egemen olmuştur.
Örneğin Stoacılara göre, bu şekilde tanımlanan bedensellik,
salt bireysel irademize bağlı değildir, bu yüzden tümüyle
kontrolümüz altında olamaz. Descartes’te karşımıza çıkan
“Kartezyen” ikici anlayış da, insan varlığını adeta
duyarsız ve değersiz bir makina olan beden ve onun içinde bir
noktaya sığınmış bir ruh ikiliği içinde, yani Gilbert Ryle'ın
“Concept of Mind” (1949) adlı kitabında yaptığı tanımlamayla
“makinadaki
hayalet” olarak
şematize ediyor. Bu düşünce tarzı, yukarıda belirtilen şekilde
tanımlanan bedenselliğe kayıtsız kalmayı ya da daha az değer
yüklemeyi gerektiriyor.
İkici
(dualist, sanskritçe dvaita) olmayan Hindu, Taoist ya da Budist
öğretilerde ise, beden ve ruh gibi kesin çizgilerle ayrılan iki
ayrı/karşıt varlık alanı tanımlanmaz. İnsan varlığı çok
katmanlı ve farklı katmanların iç içe geçtiği bir bütündür.
İnsan bedeni, çakra adı verilen belirli “enerji” (Sanskritçe
prana, Çince chi, Tibetçe lung) merkezleri içerir. Prana ya da
chi’nin niteliğini ve çakralarda dolaşımını belirli uygulama
yöntemlerini öğrenerek irademizle kontrol edebiliriz. Bu kontrol
etme yetisi sayesinde düşünce, duygu durumlarımızı ve giderek
kişiliğimiz haline gelmiş öfke, heyecan, hırs ve kaygıya
ilişkin yapılanmalarımızı değiştirebiliriz. Söz konusu
uygulama yöntemleri, belirli bedensel duruşları ya da hareketleri,
belirli bir şekilde nefes alıp vermeyi ve sesli egzersizleri
(mantralar) içerir. Antik felsefe okullarında bunlara benzer
yöntemlere ilişkin kayıtlara rastlamıyoruz. Stoacıların,
Hristiyanların ve benzer anlayışların “bedensellik”
kategorisi altında kayıtsız kalmayı ve giderek zorla baskılamayı
ve gözardı etmeyi öngördüğü insan varlığının bir kısmı,
yakın zamanlara kadar Batı felsefesinde ya da tinselliğinde tam
olarak karşılığını bulamamıştır.
Bedenselliğin
Batı felsefesinde dolaylı olarak konu edildiği alan etikten
ibarettir ve burada erdemli – erdemsiz, yapılması – yapılmaması
gereken davranışlar üzerine oluşturulan geniş bir literatürle
karşı karşıyayız. Ancak etiğin hayata yansıması, filozofların
ve öğrencilerinin düşündükleri gibi yaşaması ne kadar mümkün
olmuştur? Antik Yunan filozoflarında, düşündüğü gibi yaşamaya
ve felsefeyi yaşama sanatını öğrenme olarak tanımlamaya yönelik
eğilim, Hadot’nun da söylediği gibi Kilisenin ortaya
çıkışından sonra yavaş yavaş kaybolmuş ve günümüze kadar,
felsefe bir tefsir etkinliği (exegesis), skolastik bir çalışma
haline gelmiş, yaşama sanatıyla okullarda öğretilen sözde “bilgelik” arasındaki
uçurum giderek büyümüştür.. Bugün laik eğitim sistemi yerleşmiş olsa da üniversitelerdeki felsefe
eğitimi hala “tefsir”den yani otorite olarak kabul edilen filozofların eserleri
üzerine yapılan yorumlar ve açıklamalardan oluşan karakterini hala koruyor. Vaaz vermek uygulamadan, söylem eylemden daha önemli. Bu durumun ortaya çıkmasında Batı
felsefesindeki zihin-madde (beden) ayrımına ilişkin ikici
anlayışın rol oynadığını söyleyebiliriz.
Kaynakça
1-
The Encyclopedia of Eastern Philosophy and Religion, ed. Stephan
Schuhmacher, Gert Woerner, Shambhala Boston, 1989 s. 130-131, 429
2-
Philosophy as a way of life: spiritual exercises from Socrates to
Foucault
Yazar:
Pierre Hadot,Arnold Ira Davidson
Blackwell Publishing, 1995.
3-
http://en.wikipedia.org/wiki/Pierre_Hadot
4-
The Project
Gutenberg EBook of Thoughts of Marcus Aurelius Antoninus
by
Marcus Aurelius Antoninus, Translator: George Long